Türkiye’de Örgün ve Yaygın Teknik Eğitim ile Bireysel Eğitim İhtiyacı

Geçmişten günümüze Dünya’da söz sahibi olan ülkelerin ekonomilerinin güçlü olduğunu görmekteyiz. Ekonomileri güçlü ülkelerin dünyada söz sahibi olmaları, nitelikli insan gücünü yetiştirmede eğitimin özellikle de mesleki teknik eğitimin üstlendiği rolü 21.yüzyılın teknolojisi ile bütünleştirmesinden kaynaklanmaktadır. Mesleki ve teknik eğitim en genel anlamda, bireysel ve toplumsal yaşam için zorunlu olan bir mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri, tavır ve meslek alışkanlıkları kazandırarak bireyi zihinsel, duygusal, sosyal, ekonomik ve kişisel yönleriyle dengeli biçimde geliştirme sürecidir

BİREYSEL TEKNİK EĞİTİM

Tam zamanlı mesleki ve teknik eğitim modelinde eğitim okul içinde 8-10 yıllık zorunlu temel eğitime dayalı olarak verilmektedir. Zorunlu temel eğitim alındıktan sonra bazı gençler iş yaşamına yönlendirilirken, belirli başarıyı sağlamış gençler ise yükseköğretime yönlendirilmektedir. Aynı zamanda pahalı olan bu model okul donanımının sürekli olarak yenilenmesini de gerektirir. Diğer bir model olan çıraklık sisteminde ise devlet ve özel işletmelerin mesleki eğitim hususunda işbirliği yaptığı görülmektedir. Bazı Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ve Japonya’da 8-10 yıllık zorunlu temel eğitimi tamamladıktan sonra bu eğitime başlanmaktadır. İkili sistem olarak da tanımlanan bu modelde okullarda teorik eğitim verilirken uygulama iş yerlerinde yapılmaktadır. Gençler bazı günler iş yerine giderken bazı günlerde okullarda eğitim görmeye devam etmektedir. Tam zamanlı mesleki teknik eğitim modeline ağırlık veren ülkeler Belçika, İsveç, Fransa ve İtalya iken; çıraklık eğitimi modeline Almanya, İsviçre, Danimarka ve Avusturya gibi ülkeler ağırlık vermektedir. Bunun yanı sıra ABD, Hollanda ve İngiltere gibi her iki modele ağırlık veren ülkeler de bulunmaktadır.

  • Gelişmiş ülkeler, bireylere verilen mesleki ve teknik eğitimde bireylerin teknolojiyi anlayıp kullanabilecek temel becerilere, iletişim ve problem çözme becerilerine ve işbirliği içinde çalışabilecek disipline sahip olmasına önem vermektedirler.
  • Yakın zamanda Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 2000 yılında imzalanan “Türkiye’deki Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi” (MEGEP) anlaşması kapsamında eğitim programlarında yer alan modüller Türkiye’nin istihdam ihtiyaçlarına göre, genç işgücünü nitelikli eleman olarak sektörün talebine cevap verecek şekilde yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Proje kapsamında mesleki eğitim alanındaki yeni oluşum ile meslek okullarındaki programlarda modüler sistem uygulamasına geçilmiştir.
  • Mesleki ve teknik ortaöğretimde beklenen başarının gelmemesinin nedeni fiziksel altyapının artan talebi karşılayamamasıdır. Koç Holding’in hazırlamış olduğu ‘Mesleki ve Teknik Eğitimde Güncellenmiş Durum Analizi ’ne göre (2012); 2010-2011 öğretim yılı itibarıyla, mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında öğretmen başına 18, derslik başına ise 38 öğrenci düşmektedir. Derslik başına düşen öğrenci sayısındaki keskin artış, 2009 yılında ortaöğretim için sadece 1.720 sınıf yapılmasıyla açıklanabilir. Oysa ki, Eğitim İzleme Raporu 2008’de de belirtildiği gibi, ortaöğretimde okullaşma % 90’a çıktığında derslik başına düşen öğrenci sayısının her ilde en çok 30 olması için 75-80 bin dersliğe gereksinim duyulmaktadır.

Ayrıca mesleki ve teknik ortaöğretimi bitirenlere verilen sınavsız Meslek Yüksek Okullara geçiş hakkının özellikle Meslek Yüksek Okullarındaki öğrenci artışına sebep olması ve öğrenci artışının bu kurumlardaki alt yapı, fiziki mekan, donanım ve öğretim elemanı ihtiyaçları sorunlarını da ortaya çıkarması Meslek Yüksek Okullarındaki eğitimin kalitesi üzerine mesleki ve eğitim alanında ilgili çevrelerin tartışma konusu olmuştur.

Yapılan araştırmalarda aşağıdaki sonuçlar tespit edilmiştir.

Bilişimin çok hızlı ilerlemesi makineleşmede çok ciddi ilerlemeler kaydetmiştir. Bu yüzden eğitim ortamları ve teknoloji net olarak kullanılmalı sektörün hızlı gelişimine ayak uydurabilmeli ve sektörle daha fazla birliktelik sağlanarak amacına uygun eğitim verilmelidir.

Atölye ortamlarına bakarsak mesleki ve teknik eğitim pahalı bir eğitim. Çok pahalı olan cihazlar var. Örneğin; 1cihaz 1 milyon dolar. Bu rakamlara ulaşmış cihazların sürekli alınması doğru değil. Bunun için ARGE merkezleri kurulur ya da öğrenci ASELSAN’a vb.’ne staja gönderilir.

“Görsel olarak sunum ve videolarla desteklenemezse öğrenciler için anlaşılması zor, hayal ve sadece kafalarında kurguladıkları şekillerle anlatılması oldukça güç olacaktır.

Çıraklık ve Mesleki Eğitim Yasası okul-işletme işbirliğini öngörüyor. Bu yasa pratik eğitimin işletmelerde yapılmasını sağlar. Öğretmenlerde kendilerinin daha az kullandığı makineleri burada görme ve tanıma imkanına sahiptirler. Teorik eksiklikler işletmelerde gideriliyor.

Özel sektörün mesleki teknik eğitime destek vermesi ve kendi ihtiyaçlarına uygun okulları olması. Mesleki teknik eğitimin burslarla desteklenip özelleşmesi ve iş garantili olması gerekir. Yabancı dil öğretmelidir. ASO ( Ankara Sanayi Odası) ve Sincan Organize Sanayinin bu konu ile ilgili cazip projeleri var. Örnek 2-3 ay girişimcilik dersi kursları veriliyor ve iş fikirleri yarışması açılıp en başarılı olanlara destek veriyor. Geri dönüşler daha yeni yeni yaşanıyor. Bu girişimcilik programları devam etmeli ve yaygınlaşmalı.

Şimdi şöyle bir düşünelim: basit bir örnek vereyim bir dişli tasarımdan bahsedeceksiniz bu dişli tasarımı teorik ortamda ya da simülatör ortamında da bilgisayar ortamında anlatma yerine bizatihi onun tasarlandığı üretildiği kalibrasyondan geçtiği, ölçüldüğü hem kalite hem boyut toleranslarından geçtiği bir ortamda imal edildiği ortamda hem görecek hem de onun hesaplamalarını yapacak problemlerin ve onun çözümlerinin bire bir göreceği için çok daha anlamlı olacaktır. Bu bütün alanlar için örneğin bir otomotiv bölümü düşünün: şimdi motoru görmeden mezun ediyorsunuz ya da anlatıyorsunuz. Kağıt üzerinde anlatmayla elini yağın içine sokup cıvataları söküp parçaları söküp montaj yapıp tekrar sökmesi söküp tekrar montaj yapması çalıştırması test etmesi bu kaliteli daha anlamlı olmaz mı? Öğrenci orada ne yapacak hazır arızalı gelmiş bir makineyi ya da bir motoru ya da bir otomotivi her neyse sökecek tamir edecek takacak ve gidecek. Mecburen sektörün içinde işi hakkıyla öğrenecek ve detayları görecek.

Araştırma çerçevesinde ulaşılan sonuçları şu şekilde özetlemek mümkündür: 1. Katılımcıların tamamı modüler öğretim programını güncel bulmamaktadır. 2. Katılımcıların iki tanesi (%33’ü) “Programların yapılanması için günümüzde birçok çalışma var ” cümlesi ile mesleki ve teknik eğitime verilen öneme dikkat çekmiştir. Katılımcılar özellikle AB destekli projelerin üzerinde durmuşlardır. 3. Katılımcıların iki tanesi (%33’ü) “Modüler öğretim programı uygulamasında yanlışlıklar var ” cümlesi ile öğrencilere verilen öğretimin düzeyini tartışmaya açmaktadır. 4. Katılımcıların üç tanesi(%50’si) “Modüler öğretim programına göre uygulamalı eğitim için gerekli ortamlar yok” cümlesi ile mesleki ve teknik eğitimin verildiği ortamların tekrar gözden geçirilmesi gerektiği üzerinde durmuştur. 5. Katılımcıların iki tanesi (%33’ü) “Maddiyat nedeniyle altyapıda sıkıntı var” cümlesi ile gerekli altyapı için devletin kaynak aktarması gerektiği üzerinde durmuştur. Okullardaki altyapı eksikliğinden dolayı katılımcılar öğrencilerin işletmelerde staj görerek koordinatör öğretmen eşliğinde öğretim aldığını vurgulamışlardır. 6. Katılımcılar 3308 sayılı yasa ile birlikte okul-işletme işbirliğinin gerçekleştiğini söylediler ve öğrencilerin bu işbirliğini mesleğin gerektirdiği araç gereçlerin okullarda olmadığı zaman işletmelerde kullanımının önemli olduğuna dikkat çektiler. 7. Katılımcıların hepsinin YÖK-KOSGEB işbirliğinden haberi olmakla birlikte, katılımcıların yarısı bu işbirliğinin ayrıntısını bilirken, yarısı bilmemektedir. Katılımcıların hepsi işbirliğinin devam etmesi gerektiğini söylediler. Katılımcılar “Girişimcilik” derslerinin gerekli olduğunu; fakat aslında girişimciliğin kişide olması gereken bir özellik olduğunu savundular. 8. Katılımcılar, öğretim elemanlarının ders ücretlerinde iyileşme olması gerektiğini savundular. Ayrıca bir katılımcı bu ders ücretlerinin öğretim elemanlarının verimlerini düşürecek etkiye sahip olduğunu söyledi. 9. Katılımcılardan biri öğretim elemanlarının yaptıkları projelerin devlet üniversitelerinde ödüllendirilmediğini ve akademik bir değerinin olmadığını vurguladı. 10. Katılımcıların iki tanesi (%33’ü) “nitelikli öğretim elemanları ile devam edilmelidir” cümlesi ile açılan meslek yüksekokullarında öğretim elemanlarının niteliklerine de dikkat edilmesi gerektiğini savundu. Araştırma çerçevesinde ulaşılan sonuçlara göre modüler öğretim programı çok geniş bir alanı kapsamaktadır ve modüler öğretim programındaki modüller amacına uygun uygulanmamaktadır. Bu nedenle modüler öğretim programı programın çıktılarına dayanarak tekrar gözden geçirilmelidir. Mesleki ve teknik eğitime gelen öğrenci profilleri genelde düşük olmakla birlikte bu durum öğretmenlerde de motivasyonsuzluk yaratıyor. Başarılı öğrenciler üniversiteye giderken üniversiteye gidemeyen öğrencilerde problemler ortaya çıkıyor. Bu nedenle öğrenci ve öğretmenler umutsuzluğa kapılıyor. Mesleki ve teknik eğitim veren kurumlar başarılı öğrencilerin tercih edeceği yerler haline getirilmelidir. Ayrıca modüler öğretim programları mesleki ve teknik eğitime gelen öğrenci seviyesine göre revize edilmelidir. Aileler mesleki ve teknik eğitime olumsuz bakmaktadır. Ailelerin olumsuz düşüncelerini değiştirmek için ailelerin mesleki ve teknik eğitim hakkında bilgilendirilmesi ve mesleki ve teknik eğitim kurumlarına yönlendirilmesi gereklidir. Mesleki ve teknik eğitimde kullanılması gerekli test, cihaz, ölçüm aletleri bütçe yetersizliğinden dolayı kullanılamamaktadır. Mesleki ve teknik eğitim görsel olarak desteklenmezse öğrenciler için anlaşılması zor hale gelecektir. Bu nedenle öğrenci kendi kafasında doğruluğunu bilmediği bir şekil kurgusu yaratacak ve bu durumun öğrenciyi yanıltma payı olabilecektir. Mesleki ve teknik eğitimde kullanılması gerekli test, cihaz ve ölçüm aletleri için ayrılan bütçe arttırılmalıdır. Teknoloji eğitim öğretim ortamlarında kesinlikle kullanılmalı ve sektörün hızlı gelişimine ayak uydurabilmelidir; fakat çok pahalı olan araçların her okula alınamayacağı bilinmelidir; çünkü bu durum devletin mali durumunu da etkilemektedir. Öğrencilere staja gittikleri işletmelerde bu pahalı araç gereçlerin ne işe yaradığı ayrıntılı bir şekilde öğretilmelidir. Ayrıca elimizdeki kaynaklar ve materyaller doğru bir şekilde kullanılmalıdır. Okul ve sanayi işbirliği okullarda staj eğitimi ile devam etmelidir.

Son olarak eğitim sistemimizin çıktıları sürekli kontrol edilmeli ve ona göre eksikliklerimiz belirlenip düzeltilmelidir.

Yapılan araştırmalar ve eğitimin içindeki öğretmenlerin görüşleri ile sanayide iş yapan kişilerden alınan geri dönüşlerden elde edilen bilgiler çerçevesinde Ülkemizde yapılan Teknik eğitim yeterli olmamaktadır. Bunun başlıca sebepleri şunalardır.

  • Öğrencilerin 8 yıllık zorunlu eğitimleri öğrencilerin istek ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirememektedir. Her öğrencinin anlama ve isteklerinin aynı olduğu düşünülmektedir. Oysa bu doğru değildir. İlgi olmayan derslerde öğrenci adeta zorlanmış olmakta bu nedenle istenen başarı sağlanamamaktadır. Oysa öğretim kademeli olmalı bir üst kademeye geçemeyen kişi zorlanmasına gerek olmadan doğrudan hayata atılmalı ve çıraklık gibi yöntemlerin tekrar hayata geçirilmesi eğitimin kalitesini artıracaktır.
  • Teknik eğitimin pahalı olması ve her sınıfta kalan öğrencinin devlete yük getirmesi nedeniyle Ortalama ile geçme, yıl sonu sınavların fazla olması, kurul kararı ile geçme ve borçlu geçme gibi adeta sınıfta kalmanın mümkün olmadığı bir ortamda öğrenci ders çalışma gereği duymamaktadır.
  • Teknik süratle gelişmekte ihtiyaçlar zaman içinde farklılıklar göstermektedir. Yeni teknolojilere okul eğitimi müfredatlar ve bunların onay süreçlerinin uzun olması ile gereken araç gereç ihtiyacının zamanında ve yeterince karşılanmaması nedeniyle Teknik eğitimler olması gerektiği gibi yapılamamaktadır.
  • BUTEM Bursa Teknik Akademi olarak sanayinin ihtiyaçlarına uygun nitelikli eleman ihtiyacı için kişiye özel programlar yapılmakta ve sanayinin istediği özelliklere göre programların içeriği belirlenmektedir.
  • Kişilerin farklı öğrenme düzeylerine uygun olarak öğrenme basamaklarına göre yapılan programlarda aşamalar geçildikçe ilerleme sağlanmaktadır. Böylece Bireysel Öğrenme ile daha çabuk ve başarılı sonuçlar alınmaktadır.
  • Okullardan mezun olur olmaz iş hayatına atılmak isteyen kişiler yapılan mülakatlarda başarılı sonuçlara alamayınca BUTEM gibi Teknik Eğitim Kuruluşlarını arayıp bularak eksikliklerini gördükleri bilgileri almak için arayışa girmektedirler.
  • BUTEM bu ihtiyacı görmüş ve başarılı olarak kişilerin istediği noktaya gitmeleri için gereken eğitim programını planlayarak aşamaları test ederek istenen başarıyı sağlamaktadır.

 

Bir cevap yazın